28 Haziran 2007

Sıcaklar


Topicik sıcaklar yüzünden perişan. Bütün gün şekil 1 A da görülen pozisyonda. Sadece mermerin farklı bölgelerine geçiyor arasıra. Odasının kapısının önüne mütiş bir konstüksiyon yapıp odamdaki klimanın onun da odasını soğutmasını sağlamaya çalşıyorum. Şimdi de etrafımda acele acele bi yerlere koşturuyor. Ne işi varsa artık... Pofidik oluşum.

21 Haziran 2007

Bunny with a pancake on it's head!

İşte karşınızda bir internet fenomeni: Oolong, kafasının üstünde pancake olan tavşan!


Oolong, Japon fotoğrafçı Hironori Akutagawa'nın tavşanı(ydı). Internette yayınlanan foto-günlüğü Internet magazini Syberpunk'da yayınlandıktan sonra ünlü oldu. Bu tavşanın özel hüneri başının üzerinde objeleri dengeleyebilip düşürmeden tutabilmesi. Özellikle Amerika'da epey popüler olduğu konusunda söylenenler doğru, zamanında ev arkadaşımın e-maille bunu bana gönderdiğini hatırlıyorum. Kim bilirdi birgün bu tavşanın çok benzerinden bende olacağını?

19 Haziran 2007

Bi tavşan gördüm sanki


Akşam yemeği öncesi Topi hanım. Psikolojik olarak çok yıprandığı için bonus kuru buğday da verildi -çok sever-.

Bu aralar çok ürkek (müzik sesinden bile hemen kulaklar havaya kalkıp alert pozisyon alınıyor), ancak sevilmeye doyamıyor. Sistit kazaları yüzünden kucağa alamıyoruz kendisini. Bu yüzden iki büklüm olup yere eğilerek dakikalarca özel olarak seviyoruz. Bir elimin mutlaka başının üstünde olmasını taleb ediyor. (İşbu talep işlemi şöyle olmakta: Sağ elimle onu severken başını özel olarak boşta duran sol elimin altına sokuyor) Masaj servisi şeklinde. Keyiften dişler gıcırdatılıyo, kafa yere yapışıyor, gözler kapanıyor... Kedi olsa mırlardı. Bana öyle geliyor ki kendisi hayatını bu poziyonda geçirebilir.

18 Haziran 2007

Sistik - PartII

Son durum: Konuştuğumuz üzere sabah Topi'yi idrar tahlili alınmak üzere veterinere bıraktım. Başına gelecekleri anlarmış gibi kutusuna girmemek için çok direndi. Sakinleştirmek için ne yaptıysak olmadı. Sonra veterinere götürüp kutusunun içinde teslim ettim. Dışarı çıkarken onu orda bıraktığım için öyle içim burkuldu ki anlatamam. Çok acil işlerim olmasa 3 saat onunla orada beklerdim. Korkudan kutusunun içinden minnacık olmuş bir köşede top gibi oturmuş... Titreyip duruyor, gözler kocaman açılmış... Çok kötü oldum. Dolmuşlara doğru ilerlerken yolda ağlayacaktım. Bunları yazarken bile çok kötü hissediyorum. Yazık canım, neler çekti...

Tahlil sonuçlarını 2-3 gün içerisinde verecekler ve tedaviye başlanacak. İdrar yollarında enfeksiyon olduğu kesinmiş, umarım başka birşey çıkmaz. Tedavinin ayrıntılarını da yine buradan anlatacağım. Nedir bu kadınların sistitten çektiği diye sorarak bitiriyorum bu yazımı.

Haber (BBC): Milan airport shut by hare plague

By Mark Duff
BBC News, Milan

Policeman at Linate with trapped hare, 17 June 2007
Some 80 hares are thought to be causing the disruption

Officials have been forced to suspend flights into an airport in the Italian city of Milan due to a plague of hares.

The animals invaded the runways at Milan's Linate Airport - and affected the operation of vital equipment.

Airport bosses are baffled as to why the hare population at Linate has risen so dramatically in the past few months.

Whatever the cause, the result has been chaos - in the past two weeks alone, two hares have ended up beneath the wheels of charter planes.

Unusual step

Hares have plagued Milan's Linate Airport for months

They have also confused the ground radar that is meant to prevent a repeat of Italy's worst ever air crash, which left 118 people dead, at Linate in 2001.

Things have become so serious that officials have taken the unusual step of closing Linate for three hours - from first light on Sunday - while a team of local wildlife experts try to catch the 80 or so hares that have been causing the problem.

The hares will be taken to nature reserves around Milan - though officials have warned that they have not ruled out a cull if this fails.

Linate is the airport of choice for anyone wanting a quick trip into Milan - lying as it does just five kilometres (three miles) from the city centre - unlike the city's other airports which can often take more than an hour to reach on the area's congested motorways.

Hares are not the only natural hazard to afflict Linate: it's also prone to bouts of dense fog.

16 Haziran 2007

Sistit

Bugün Topi'yi veterinere götürdüm. Tırnak kesimi ve genel check-up yapıldı ve asıl sorunumuz görüşüldü: Son zamanlarda olan ciş kazaları ve genel moral bozukluğu. Maalesef şüphelerim doğru çıktı. Topi büyük ihtimalle sistit olmuş. Keyifsizliğinin de nedeni büyük ihtimal bu ve mevsim değişikliğiymiş. Sistiti kesin doğrulamak için idrar testi yapılması gerekecek. Tüpte idrar verilmesi lazım yani. Hmmm... Buyrun bakalım. Bir tavşanı nasıl tüpe işetirsiniz? Ben bile idrar testi verirken hoppalaaa oluyorum, tavşanı nasıl halledicez? Dedi ki, hafta içi bir gün kliniğe getireceksiniz, 3-4 saat bizde kalacak ve biz ya masajla ya da sondajla idrar örneğini alacağız. Hç hoşlanmayacak bu işten biliyorum, ama napalım. Bu çiş meselesi hiç hoşuma gitmiyor. Nazar valla nazar. Sistit episodunu geride bıraktıktan sonra odası toptan dezenfekte edilecek. Çişsiz ve keyifli bembeyaz bir sayfayı açıyoruz Topi'ciğimizin hayatında.

Adı Soyadı: Topi Aytar
Cinsi: Sidikli, afralı-tafralı, huysuz, tepkili, trip atan, gri-beyaz, hollanda kemerli tavşanı
Yarışmacılara mesajı: "Beni yalnız bırakın", "Uğraşamam sizinle", "Beni odama götürün çişim var"

14 Haziran 2007

Nuh'un gemisi

Bunu bilmeyen yok herhalde ama olsun, yine de ekleyelim blogumuza. Eee, genetik olarak bu mümkün olsaydı şu an hepimizin kocaman kulakları olurdu. Kesin.

13 Haziran 2007

Wallace and Grommit'in başının belaları


Bu filmdeki arsız tavşanlara aşık olmuştum. Ne kadar da şen, salak ve şekerlerdi. Kasabanın en büyük derdiydiler aynı zamanda. Tiplere bak!Neyse, ben o tavşan karakterlerine bayılmıştım özetle.


Bu minik heykelciği iki hafta evvel Paris'te çizgi film karakterleri satan bir dükkanda bulup almıştım. Şimdi evde elimde onunla geziyorum, Topi'ye küsüm çünkü. Neden diye soracak olursanız... sonra anlatırım, şimdi tavşanıma küs olduğum için depresyondayım. :) Artık bu minik tavşanı sevicem, hıh.

11 Haziran 2007

Bunny Suicides

"The Book of Bunny Suicides: Little Fluffy Rabbits Who Just Don't Want To Live Any More (2003) is a collection of mostly one-image black comedy cartoons drawn by author Andy Riley. It was a bestseller." (WikiPedia)







:P


9 Haziran 2007

Haber (Hürriyet): Akdamar tavşanına sürgün

Akdamar adasında tavşancıklar restore edilmiş bir manastırın altını kazmak suretiyle ilgililerin epey başlarını ağrıtıyormuş :) Aynı durumun İskoçya'daki eski şatoların başına geldiğini okumuştum. Acıkçası ben hiç şaşırmadım. İnsanlar tavşancıkların üreme hızı karşısında ne kadar çağresiz kalıyorlar buyrun.

Haberin tümü: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6662852

Açılış

Blog fikri aklımda uzun zamandır vardı. Aldığım güzel e-mailleri ve sağda solda bulduğum tavşan haberlerini sürekli website'a koymak çok zahmetli olduğundan blog yapmaya karar verdim ben de. Topiciğimin ve tavsan.org'un minik dünyasının günlüğü gibi olsun.

Ha bir de, sadece tavsan.org dan kopyalanmış metinle yayınlanan bir yığın blog ve website buluyorum. İnternette bilginin bu kadar likit ve yayılabilir oluşu çok hoşuma gidiyor. Tavşan ilgisi insanlara bulaşırabilmiş olabilir miyim? Sevinsem mi? Dünyayı ele geçirme planımızdan haberleri yok tabii :) Bir de her yerde babam ve Topi'nin resmini görmek çok komiğime gidiyor :) Birgün o websiteları da matrak olsun diye diğer blogları da buradan yayınlarım. İlk line da hepsinde aynı: "Tavşanlar crepuscular canlılardır..."

Şimdilik bir tavşan karikatürü ile bitireyim.