31 Aralık 2011

Yeni yıl

Cici Topi herkese mutlu, sağlıklı, bol dereotlu, bol kuru üzümlü, eğlenceli bir yıl diliyormuş. Ne istediğini bilen bir tavşanım var!

Pofuduk ötesi:

21 Aralık 2011

Dereotu çılgınlığı

Topi 'miz geçirdiği hastalığı hızla atlattı ve iyileşti. Antibiyotik ve vitamin tedavisi sonunda eski haline geldi ve hatta gençleşti diyebilirim. Küçükken yaptığı yaramazlıklar, meraklı hareketler falan geri dönünce pek sevindik. Halı kemirdi diye ailecek bir zil takıp oynamadığımız kaldı. O kadar korktuk ki bu sefer!

Neyse, şu an çok iyi (ve süper şeker). Herkese desteği için çok teşekkürler!

Bu fotoğraflar da dereotu şöleninden. Dereotu dereotu olalı bu kadar sevilmemişti!

30 Kasım 2011

Topi hastalandı

Topi önce fena halde kabız oldu. Bu hastalığa "stasis" deniyor. Yemeden içmeden kesildi, tuvalete çıkamadı, çıktığında ise yumuşak veya çok sert ve küçük kakalar yapıyordu. Canı acıdığı için dişlerini gıcırdatıyordu. Daha sonra çişte kan görünce acilen veterinere gittik. Veteriner masaj yaparak biraz bağırsakları harekete geçirildi ve poposuna rahat kaka yapabilmesi için merhem sürüldü. Biraz işe yaradı ama geçmeyince endişelenmeye başladık çünkü bu son derece tehlikeli bir durum. Stasis tedavi edilmezse ölüm ile sonuçlanabiliyormuş.

Ertesi gece evde karnına masaj yapmaya devam ettim. Karnından gurul gurul sesler geliyordu, birazcık dereotu yedi ve su içti. Sabah veterinere tekrar telefon ettim. Bana şırınga ile ağızdan 1,5 ml zeytinyağı vermemi önerdi. Eskiden şırınga ile ağızdan antibiyotik çok verdiğim için artık bu konuda uzmanım. Zeytin yağından sonra kocaman ama yumuşak bir kaka yaptı.

Fakar sorunlarımız burda bitmedi. Bu sefer de ishal ve çişte kan sorunu başladı. Kanamanın sistik yüründen olduğu anlaşılınca antibiyotiğe başlandı. Çok kirlendiği için iki defa yıkamak zorunda kaldım.

Şimdilik takipteyiz. Sürekli kaka ve çişe bakıp bunun hakkında konuşuyoruz ailecek, biri konuşmalarımızı dinlese hakkımızda ne düşünür bilmiyorum! Napalım, elimizdeki tek veri bu.


 
Bu da sabah koltukta güneşlenirlen çektiğim fotoğraf:






22 Kasım 2011

Kahraman tavşan Hammie

Sahibesini ölümden kurtaran tavşan Hammie 'nin müthiş hikayesi tavşan-severler dünyasında elden ele dolaşıyor.

Olay şöyle gelişiyor: Hammie gecenin bir saati ayaklarını yere vurarak evdekileri uyandırıyor. Anne kızının ve tavşanın uyuduğu odaya geliyor, tavşan neden böyle yapıyor diye anlayamıyor. Sonra uyuyan şeker hastası kızın şekerine bakmak aklına geliyor. Şekerin ölçtüğünde kızın hipoglisemiye girmiş olduğunu farkediyorlar. Gerekli müdahale yapılıyor ve kız normale dönüyor. Aynı şey bi kere daha oluyor ve bunun bir tesadürf olmadığı kanıtlanıyor. Kızın annesi tavşan onları uyandırmasa kızlarının uykuda ölmüş olabileceğini söylüyor. Köpekler gibi tavşanlar da şeker seviyesindeki oynamaları hissedebiliyorlar mı, hissedebiliyorsa acaba nasıl başarıyorlar acaba.

İşte bununla ilgili haber:

18 Kasım 2011

Bir makale

Yeni keşfettiğim bir blog 'da (http://ilovemyhouserabbit.com/) harika bir yazı yayınlanmış.

3 tane tavşan sahibi olan yazar tavşanlarının kendisini nasıl hergün şaşırttığını anlatmış. Benim hislerime tercüman olduğunu söyleyebilirim, çünkü tavşanlarda beni en şaşırtan ve büyüleyen noktalara deyinmiş. Duygularını, ihtiyaçlarını, tercihlerini, hoşlanmadıklarını ve size olan bağlılığını nasıl gösterdiğini seyrederken insan hakikaten hayretler içinde kaldırığından bahsetmiş.

Kesinlikle katılıyorum. Eğer dinlemeyi biliyorsanız tavşanlar çok geveze canlılardır ve size her zaman söyleyecek birşeyleri vardır! Bu kadar ürkek bir canlının sevgisini ve güvenini kazanmış olmak bana halen olağanüstü geliyor.

İşte yazı burada:

Living with Bunnies Offers a Daily Occasion for Experiencing Awe

23 Ekim 2011

Dikkat, tavşan çıkabilir!

Kimse bunlara sahip olduğum için şaşırdığını söylemesin! Yanlış anlaşılmayı engellemek için hemen söyliyim, bunların büyük bölümü bana hediye edildi, yani gördüğüm her tavşana "ay çok şekeeer" naraları atarak atlamıyorum. Obsesif kompulsif bir durum yok (henüz)!

İşte mini ordum:

18 Ekim 2011

Topi bu hafta annemlerde misafir. Onsuz evim çok boş kalıyo valla. 3 kilo 200 gramlık bi varlığın evi bu denli doldurması komik. Dolayısıyla kendisini özlemekle meşgulüm. Klasik fotoğraflarına bakıp "oyyy cici bebeğim!" seansı yapıyorum. Fazla östrojen yükümü sağ salim boşaltıp rahatlamam yakın. Hadi buraya da koyuverelim bu şirinliği de eksik kalmasın.

11 Ekim 2011

Masam tavşanlar tarafından işgal edildi!


Ofis masamın yeni şirini, ablamın hediyesi bu beyaz, tombul tavşanı çok sevdim. Hem şeker hem fonksiyonel. Bakınca evde beni bekleyen pofuduğumu hatırlayıp sevgi doluyorum. <3 


 

Bu vatandaş da tee Singapur'dan hediye geldi. Bu tavşan işini daha da abartabilirim ama kendimi tutuyorum. Evdeki minik tavşan ordum üzerine çalışıyorum. O minik ordu (orrrrgeneral Topi komutasında) ayrı bir blog yazısının konusu olsun.




6 Ekim 2011

Tavşan olimpiyatları!

Olimpiyat demeyelim de engelli atlama ve zıplama yarışması diyelim. Bu haber Almanya'da bu sene 5. si düzenlenen bir yarışmayla ilgili (Rommerz Rabbit Hopping Competition): Literally following a carrot. Köpek eğitimi gibi tavşan eğitimi de mümkün evet, ama gelsinler de Topi'yi eğitsinler kolaysa. Topi olsa bu engellerin yanına kıvrılır, ayaklarını uzatıp gelen geçeni seyrederdi mesela. 

Yarışma Avrupa çapında düzenlenmeye başlayacakmış ve popüleritesi gittikçe artıyormuş. Kim istemez hop hop zıplayan pofuduk tavşan seyretmeyi?



Bunlar da YouTube'da gezinirken bulduğum başka yarışma görüntüleri.


Sahiplerinin tavşanlar zıplamadan evvel onları tutmaları , atlamadan evvel oluşan gerginliği kontrol edebilmeleri müthiş. Sanıyorum tavşanları belirli sesleri duyunca zıplamaya şartlandırarak eğitmişler. Tavşanları seslerle eğitmek mümkün. Tatlı ödüllerin olduğu kabı sallayınca çıkan sesi Topi tanıyor örneğin ve hemen iki ayağı üzerinde doğruluyor.

Bu da başka bir video:

20 Eylül 2011


Top Hanım'ın yeni "in" mekanı kanepe üstü. Her akşam üzerine kurulup orada takılmasına bayılıyorum. Kafesinden çıkar çıkmaz birazcık gezindikten sonra hemen kanepenin önüne gidiliyor ve zıp üzerine atlanıyor. Biraz kendisini sevdirdikten sonra iyice uyku moduna geçiyor. Çenesini yere doğru yaslıyor ve bacaklarını iyice uzatıyor. Biz buna "karadeniz pidesi" pozisyonu diyoruz. Bu pozisyonda biraz uyukladıktan sonra, kalkarak yalanıyor ve yere inip biraz dolanıyor (teftiş!). Gezinti bittikten sonra tekrar kanepeye çıkış, yalanma operasyonu, ve uyuklama üçlüsünden oluşan süreç başlıyor. Yesinler! Bu aralar çok tüy döktüğü için kanepenin üzerine kumaş serildi. Hanımefendinin keyfi yerinde.







18 Eylül 2011

Dökülen tüyler ve fırça

Tüy dökme sezonuna girdik. Her zaman kullandığımız fırçaya alternatif olarak yurtdışındaki forumlarda önerilen plastik fırçaları denemeye karar verdim. Petshop'larda köpek reonunda satılıyor. Plastik olduğu için metal tarak gibi tavşanın canını yakmıyor, huylanmasına neden olmuyor. Ele takıliyor ve tavşanı her zamanki gibi seviyorsunuz ve bir sürü tüy topluyor! Çok başarılı bulduk, kesinlikle öneririz.


25 Ağustos 2011

Evin kraliçesi sonunda aşkı buldu.

Topi'nin bu aralar keyfi çok yerinde. Evde daha çok gezinmeye başladı. her koltuğun üzerine çıkıp "evet evin kraliçesi benim" pozisyonunda etrafı seyrediyor. 

Ha evet, yeni gelişme şu: kendi boyunda olan bir oyuncak kanguruyu dün itibariyle keşfetti. Onu keşfetmesi bir sene aldı ama olsun. Kanguruya ilgi büyük. Sanıyorum Topi en sonunda aşkı buldu. Onun etrafında geziniyor, karşısındaki koltuğa oturup onu izliyor, kur yapıyor (yalıyor vs..). Bence bu iş olur.






5 Ağustos 2011

"Bunnies do Scream"

Bunu paylaşmam lazım: Raving Rabbid diye baya salak bir tavşan karakteri var. Sürekli yanlış birşeyler yapıp dehşet içinde AAA diye bağırıyor. Onu Edvard Munch'ın "Scream" tablosuna uyarlamışlar. Yerini bulmuş yani, ben çok güldüm. Tablonun adı "Bunnies do scream". Yılın espirisi!



"Scream" tablosunun orjinali:



Bunun neden mükemmel bir espi olduğunu YouTubedan Raving Rabbid videolarını seyrederseniz anlayabilirsiniz:





28 Temmuz 2011

Zavallı kilim ve halılar

Topi bebekliğinden beri halı, kilim, yatak örtüsü kenarı falan kemirmeye bayılır. Küçükken çok daha kötüydü, *herşeyi* kemirirdi. Artık büyüdü, uslandı, akıllandı, yapmaz canım falan diye düşünüyordum ki... al sana kilimin ortasında kocaman bir delik! Topi oya işler gibi bu kilimi bir senedir ince ince kemiriyor, delik gittikçe büyüyor! Kesinlikle başka kilim almak istemiyorum ve kilimin haline baktıkça gülüyorum. Kolay değil, ciddi emek var orda.

Sonuç: Evimde tavşan besliyorum, bundan daha doğal ne olabilir?